TARİH
: 20.11.2015
KÜRESEL
TERÖRÜN HEDEF ALDIĞI DİN: İSLAM
Aziz
Müminler!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz
şöyle buyuruyor: “Dünya hayatını ahirete
tercih edenler, Allah’a giden yolu kapatanlar, onu eğri ve çelişkili göstermek
isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise
Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların güvende oldukları kişidir. Mümin
ise canları ve malları hususunda insanların kendisinden emin oldukları
kişidir.”[2]
Değerli Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, Peygamberimiz Muhammed Mustafâ
(s.a.s) aracılığıyla İslâm mesajını bütün insanlığa tebliğ etti. Allah’ın
varlığına ve birliğine iman etmek, O’na hiçbir konuda ortak koşmamak ve sadece O’na
kullukta bulunmak, bu ilahi mesajın temelini teşkil ediyordu. Bu mesaj, değerler
manzumesi olarak öldürmeyi değil yaşatmayı, zulmetmeyi değil hakkı gözetmeyi,
batıla değil hakikate tabi olmayı, hayâsızlığı değil iffeti kuşanmayı ve erdemli
duruşu takdim ediyordu. Bu mesaj, cehaleti değil bilgi ve hikmeti öğütlüyordu.
Bu mesaj, savaşı değil barışı, terör ve vahşeti değil vicdan ve merhameti,
fitne ve fesadı değil sulh ve salahı öğretiyordu. Bu mesaj, vurdumduymazlığı
değil sorumluluğu, bencilliği değil paylaşmayı, bölüp parçalamayı değil
birleştirmeyi esas alıyordu.
Kardeşlerim!
İslam, hayatın her kesitine vicdan ve
merhameti bir ilke, bir prensip olarak yerleştirdi. En zor zamanlarda dahi zulme,
şiddete ve haksızlığa asla müsaade etmedi. Meşru müdafaa sadedinde
değerlendirilen savaşın bile bir hukuku, bir ahlakı olduğunu asırlar öncesinden
insanlığa haykırdı. Kadına, çocuğa, yaşlıya, tabiata dokunulmasını, zarar
verilmesini kesin olarak yasakladı. Bu insaf ve merhamet çağrısı kısa sürede tüm
coğrafyalarda yankı buldu. Müslümanlar, âleme silah, şiddet ve vahşet değil;
sevgi, merhamet, şefkat, adalet ve hakikat medeniyeti taşıdı.
Ancak zamanla kimi cahil müntesipler,
dinin özünden, ruhundan, hayat veren değerlerinden uzaklaştı ya da türlü hile
ve desiselerle uzaklaştırıldı. İnsanı yaşatmak ve ona varlık gayesini anlatmak
üzere gelen bir din, nice süfli emellere alet edildi. İslam, bütün hakikatleri
insanlığa bildirmişken kimileri, hakikatin sadece kendi ellerinde olduğunu
iddia eder hale geldi.
Kardeşlerim!
Yüce Dinimiz İslam, bugün çok daha büyük
bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zira İslam’la, Müslümanlıkla ilgisi olmayan
cinayet şebekelerinin işlediği cürüm, saldırı, vahşet ve katliamlar ne yazık ki
İslam’la birlikte anılır olmuştur. Modern zamanların tüm insafsızlığı,
vicdansızlığı, adaletsizliği İslam’a ve masum Müslümanlara mal edilmeye
çalışılmaktadır. İslam, vicdanı ve insafı kirlenmiş, yüreği tükenmiş insanlarca
terör ve vahşetle birlikte zikredilerek olumsuz bir İslam imajı ve algısı üretilmektedir.
Dinimiz, itibarsızlaştırılmaya, İslâm’la ilgili, insanların kalplerinde bir
endişe ve korku oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Kardeşlerim!
İnsanlığa rahmet olarak gelen bir dinin,
bir kitabın, bir peygamberin ve o dine mensup olan insanların bu tür terör
olayları üzerinden itibarsızlaştırılması, en az işlenen bütün bu vahşetler
kadar ağırdır. Yeryüzündeki en büyük cinayet, ahlak ve hukuk tanımayan
katliamlara cihat adı verilmesidir. İslam dininde, hayat rehberimiz olan
Kur’an-ı Kerim’de böyle bir anlayış yoktur. Dinimizin cihat anlayışı, öldürmek
değil, yaşatmaktır. Harap etmek değil, mamur eylemektir. Gönüllere kin, nefret,
intikam tohumları değil, sevgi, şefkat, merhamet tohumları ekmektir. Yeryüzüne şiddet,
terör ve vahşet üzerinden korku değil, hak ve hakikat yoluyla barış, güven, huzur
ve adaleti yaymaktır.
Kardeşlerim!
Bugün din adına masum insanları,
kadınları, yaşlıları, çocukları acımadan öldürenler aslında bütün insanlığı
katletmektedir. Ne hazindir ki, İslam’ın yüksek şiarı olan tekbir, bu
vicdansızlıklara alet edilmektedir. Aslında Ankara’da Paris’te, Beyrut’ta,
Bağdat’ta, Nijerya’da, hâsılı dünyanın dört bir yanında öldürülen sadece masum
insanlar değil, âlemlere rahmet olarak gönderilen İslam’ın yüce değerleridir.
İnsanlığını yitirmiş, gözü dönmüşlerin yaptıkları yüzünden tahkir edilen, Kerim
Kitabullah’tır. İtibarsızlaştırılan, Merhamet ve Şefkat Peygamberi Habibullah
Muhammed Mustafa’dır. Ötekileştirilenler, dışlananlar, teslimiyetle bu kitaba,
bu peygambere gönül veren sadık ve masum Müslümanlardır.
Kardeşlerim!
Bugün, din kisvesine bürünmüş cinayet
şebekeleri, geçmişten günümüze birikmiş öfkeleri, incinmiş onurları,
bastırılmış duyguları, yıkılmış hayalleri istismar etmektedir. Onlar bugün, tarihte
acı hikâyeleriyle hatırladığımız, ortalığı yakıp yıkan, topyekûn medeniyetimizi
tahrip eden Moğollarla aynı yöntemi kullanmaktadırlar. Vicdan ve insaf
medeniyetine kast eden Haçlılarla aynı yolu yürümektedirler. Bu coğrafyanın
masum insanlarını ölümlerden ölüm beğenmeye mecbur edenler, aslında tüm insani
değerlere kastetmektedirler. Ancak bizler biliyoruz ki, dillerinden tekbir
düşmese de, alınları secdeden kalkmasa da insanlık dışı katliamların
faillerinin İslam’la uzaktan yakından asla ilgisi yoktur. Zira insana ve
insanlığa yönelik bu tür vahşeti gerçekleştirenlerin, onları yönlendirenlerin
ne Allah’a saygıları, ne de herhangi bir dine mensubiyetleri söz konusu
olabilir.
Kardeşlerim!
Öyleyse geliniz dünyada huzura, ahirette
kurtuluşa erebilmek için İslâm’ın rahmet yüklü mesajlarına yeniden sımsıkı
sarılalım. Çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım. Onlara inanç ve
değerlerimizi doğru öğretelim. Sahih dini bilgiye ulaşma ve sahip çıkma
çabasını hiç elden bırakmayalım. Sunulan her dini bilgiyi araştırma ve incelemeden
kabul etmeyelim. İslâm’ın rahmet iklimini en güzel şekilde temsil etmek için
gayret gösterelim.
Hutbemizi şu dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbimiz! İlmimizi, anlayışımızı artır ve
bizi salih kullarından eyle!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder