Halimi Sana Şikayet Ediyorum
İnsanlığın
İftihar Tablosu (aleyhi ekmelüttehâyâ) bilhassa Mekke döneminde
çok büyük musîbetlerle karşı karşıya kalmıştır; kavmi
tarafından yalanlanmış, işkencelere maruz bırakılmış, ölümle
tehdit edilmiş ve hatta kendisine komplolar kurulmuştur. Diğer
taraftan, kendisinin, ailesinin güzîde fertlerinin ve Ashâb-ı
Kirâm’ın esaretten işkenceye, hastalıktan ölüme kadar pek çok
imtihanına şahit olmuştur. Fakat, Rehber-i Ekmel Efendimiz, hiçbir
zaman kaderi tenkit manasına gelebilecek bir şikâyette bulunmamış;
belki çok incindiği anlarda Mevlâ-yı Müteâl’e halini arz
ederek O’nun rahmetine sığınmıştır.
Ezcümle; bir ümitle
gittiği Tâif’ten taşlanarak kovulunca, o müsamahasız
atmosferden sıyrılıp bir ağacın altına iltica eder etmez,
vücudundan akan kana, yarılan başına ve yaralanan ayaklarına
aldırmadan Cenâb-ı Hakk’a el açarak söylediği sözler hem pek
hazîn hem de kulluk âdâbı adına çok ibretâmizdir:
اَللّٰهُمَّ
إلَيْكَ أَشْكُو ضَعْفَ قُوَّتِي
وَهَوَانِي عَلَى النَّاسِ، يَا أَرْحَمَ
الرَّاحِمِينَ أَنْتَ رَبُّ الْمُسْتَضْعَفِينَ
وَأَنْتَ رَبِّي إلَى مَنْ تَكِلُنِي؟
إلَى بَعِيدٍ يَتَجَهَّمُنِي أَمْ إلَى
عَدُوٍّ مَلَّكْتَهُ أَمْرِي.
إِنْ
لَمْ يَكُنْ بِكَ غَضَبٌ عَلَيَّ فَلاَ
أُبَالِي، وَلَكِنْ عَافِيَتُكَ هِيَ
أَوْسَعُ لِي.
أَعُوذُ
بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي أَشْرَقَتْ
لَهُ الظُّلُمَاتُ وَصَلَحَ عَلَيْهِ
أَمْرُ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ مِنْ
أَنْ تُنْـزِلَ بِي غَضَبَكَ أَوْ يُحِلَّ
عَلَيَّ سَخَطُكَ.
لَكَ
الْعُتْبَى حَتَّى تَرْضَى وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِكَ
“Allahım,
güçsüzlüğümü, zaafımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi
Sana şikayet ediyorum. Ya Erhamerrahimîn! Sen hor ve hakir görülen
biçarelerin Rabbisin; benim de Rabbimsin.. beni kime bırakıyorsun?!.
Kötü sözlü, kötü yüzlü, uzak kimselere mi; yoksa, işime
müdahil düşmana mı? Eğer bana karşı gazabın yoksa, Sen benden
razıysan, çektiğim belâ ve mihnetlere hiç aldırmam. Üzerime
çöken bu musîbet ve eziyet, şayet Senin gazabından ileri
gelmiyorsa, buna gönülden tahammül ederim. Ancak afiyetin arzu
edilecek şekilde daha ferah-feza ve daha geniştir. İlâhî,
gazabına giriftâr yahud hoşnutsuzluğuna düçâr olmaktan, Senin
o zulmetleri parıl parıl parlatan dünya ve ahiret işlerinin
medâr-ı salâhı Nûr-u Vechine sığınırım; Sen razı olasıya
kadar affını muntazırım! İlâhî, bütün havl ve kuvvet sadece
Sen’dedir.”
Hâşâ,
biz Nebiler Serveri’nin kendi muhasebesini yaparken dile getirdiği
bu ifadeleri lazımî manasıyla ele alamayız; bir yönüyle, O’nun
kendi hakkındaki sözlerini zikrederken dahi su-i edepte bulunmuş
sayılırız. Fakat, O’nun tevazu, mahviyet ve kulluk edebine
riayet gibi hasletlerini hesaba katarak meseleye baktığımızda,
nefsini yerden yere vurduğunu, meseleyi -hâşâ ve kellâ- kendi
yetersizliğine bağladığını ve Cenâb-ı Hakk’ın inayetine,
vekâletine, kilâetine sığındığını görürüz.
06/05/2013 BamTeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder