6 Mayıs 2013 Pazartesi

Halimi Sana Şikayet Ediyorum


     

 İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhi ekmelüttehâyâ) bilhassa Mekke döneminde çok büyük musîbetlerle karşı karşıya kalmıştır; kavmi tarafından yalanlanmış, işkencelere maruz bırakılmış, ölümle tehdit edilmiş ve hatta kendisine komplolar kurulmuştur. Diğer taraftan, kendisinin, ailesinin güzîde fertlerinin ve Ashâb-ı Kirâm’ın esaretten işkenceye, hastalıktan ölüme kadar pek çok imtihanına şahit olmuştur. Fakat, Rehber-i Ekmel Efendimiz, hiçbir zaman kaderi tenkit manasına gelebilecek bir şikâyette bulunmamış; belki çok incindiği anlarda Mevlâ-yı Müteâl’e halini arz ederek O’nun rahmetine sığınmıştır.
Ezcümle; bir ümitle gittiği Tâif’ten taşlanarak kovulunca, o müsamahasız atmosferden sıyrılıp bir ağacın altına iltica eder etmez, vücudundan akan kana, yarılan başına ve yaralanan ayaklarına aldırmadan Cenâb-ı Hakk’a el açarak söylediği sözler hem pek hazîn hem de kulluk âdâbı adına çok ibretâmizdir:
اَللّٰهُمَّ إلَيْكَ أَشْكُو ضَعْفَ قُوَّتِي وَهَوَانِي عَلَى النَّاسِ، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ أَنْتَ رَبُّ الْمُسْتَضْعَفِينَ وَأَنْتَ رَبِّي إلَى مَنْ تَكِلُنِي؟ إلَى بَعِيدٍ يَتَجَهَّمُنِي أَمْ إلَى عَدُوٍّ مَلَّكْتَهُ أَمْرِي. إِنْ لَمْ يَكُنْ بِكَ غَضَبٌ عَلَيَّ فَلاَ أُبَالِي، وَلَكِنْ عَافِيَتُكَ هِيَ أَوْسَعُ لِي. أَعُوذُ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي أَشْرَقَتْ لَهُ الظُّلُمَاتُ وَصَلَحَ عَلَيْهِ أَمْرُ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ مِنْ أَنْ تُنْـزِلَ بِي غَضَبَكَ أَوْ يُحِلَّ عَلَيَّ سَخَطُكَ. لَكَ الْعُتْبَى حَتَّى تَرْضَى وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِكَ
Allahım, güçsüzlüğümü, zaafımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi Sana şikayet ediyorum. Ya Erhamerrahimîn! Sen hor ve hakir görülen biçarelerin Rabbisin; benim de Rabbimsin.. beni kime bırakıyorsun?!. Kötü sözlü, kötü yüzlü, uzak kimselere mi; yoksa, işime müdahil düşmana mı? Eğer bana karşı gazabın yoksa, Sen benden razıysan, çektiğim belâ ve mihnetlere hiç aldırmam. Üzerime çöken bu musîbet ve eziyet, şayet Senin gazabından ileri gelmiyorsa, buna gönülden tahammül ederim. Ancak afiyetin arzu edilecek şekilde daha ferah-feza ve daha geniştir. İlâhî, gazabına giriftâr yahud hoşnutsuzluğuna düçâr olmaktan, Senin o zulmetleri parıl parıl parlatan dünya ve ahiret işlerinin medâr-ı salâhı Nûr-u Vechine sığınırım; Sen razı olasıya kadar affını muntazırım! İlâhî, bütün havl ve kuvvet sadece Sen’dedir.” Hâşâ, biz Nebiler Serveri’nin kendi muhasebesini yaparken dile getirdiği bu ifadeleri lazımî manasıyla ele alamayız; bir yönüyle, O’nun kendi hakkındaki sözlerini zikrederken dahi su-i edepte bulunmuş sayılırız. Fakat, O’nun tevazu, mahviyet ve kulluk edebine riayet gibi hasletlerini hesaba katarak meseleye baktığımızda, nefsini yerden yere vurduğunu, meseleyi -hâşâ ve kellâ- kendi yetersizliğine bağladığını ve Cenâb-ı Hakk’ın inayetine, vekâletine, kilâetine sığındığını görürüz.
             06/05/2013 BamTeli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder