25 Mayıs 2013 Cumartesi

Risale-i Nur'dan Yemek Duası

Efendimiz (sallallahü teala aleyhi vesellem) övgüsüne mazhar olan Bediüzzaman Hz.'nin duası

İman-Kur’an hizmetiyle tanıştığı günden beri durmak dinlenmek bilmeden fırtına gibi koşuşturan Ali Uçar’ın yıllar önce gördüğü ibretli bir rüya vardır. Yıl 1969’lar. İstanbul’da, sahile yakın bir bölgede okuma programı düzenlenir. Seksen civarında öğrenci vardır. Ali Uçar, o zamanlar yirmi yaşını aşmıştır. Geçen günün iman hakikatları müzakereleriyle, sanki bir Cennet bahçesinde kılıyormuşcasına namaz ve zikirlerle dolduğu bu günlerde bir rüya görür Ali Uçar. Rüyasında dağ veya tepe gibi yüksekçe bir yerdedir. Davud (a.s.)’ı görür. Elinden tutan Davud (a.s.):


“Sen Bediüzzaman’ın talebesisin. O eserlerinde her nebi gibi benden ve gösterdiğim mucizelerden bahsetmiş. Çok iyi anlatmış. Çok severim o bölümü” der. Tepenin kenarına kadar giderler. Aşağıda bulutlar görünmektedir. Davud (a.s.) Ali Uçar’a, “Atla aşağıya” der. Ali Uçar, “Nasıl atlarım, burası uçurum” diyerek tereddüt eder. Davud (a.s.), “Ben peygamberim. Bana güvenmiyor musun?” der.

Bunun üzerine hemen atlar Ali Uçar. Davud (a.s.) da gelir. Hiçbir şey olmadan sanki paraşütle iner gibi yemyeşil bir ovaya inerler. Burada başta Peygamberimiz (a.s.m) olmak üzere bütün peygamberler bulunmaktadır. Muhteşem bir ziyafet vardır. Hepsi Ali Uçar’a bakar ve “Bediüzzaman’ın talebesi geldi” diye konuşurlar. Ziyafet biter ve dua edilecektir. Kim yapsın diye bakışırlarken, “Bediüzzaman’ın talebesi var. O Risale-i Nur’daki duayı okusun” derler. Tabii Ali Uçar “Ben kimim ki?” diye düşünür ve sıkılır. Ancak bunu bir emir telakki ederek, Haşir Risalesinde geçen, “Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız” diye başlayan duayı okur. Duayı çok beğenirler ve memnun olurlar.

O yıllarda bir lahika olarak basılıp dağıtılan bu rüya, herkesin çok hoşuna gider. Bayram Ağabey ve Mehmed Emin Çiçek’le şehadet şerbetini içen Ali Uçar’ın cenaze namazından sonra iki kişiden dinlediğim bu rüyanın teferruatında farklılıklar olabilir. Ancak peygamberler (a.s.) ve yemek duasının beğenilmesi, rüyanın temelini oluşturuyor. Her rüya ile amel edilmez. Ancak Bediüzzaman Hazretlerinin Mektubat’ta belirttiği gibi, rüya nübüvvetin çok mühim bir hakikatıdır.


Üstelik rüyalar ille de amelle ilgili değildir. Bazan gaybi bir teşvik, bir te’yid, bir tasdik manası da vardır. İşte bu rüya da böyledir. Risale-i Nur hizmetiyle, hatta çok teferruat bir mesele olan “yemek duası”yla peygamberler bile ilgilenmekte, bu hizmeti teşvik ve te’yid etmektedirler.Çünkü bu iman ve Kur’an yolu, peygamberlerin yoludur, Resulullah (a.s.m.) ve ashabının yoludur.



İşte Bediüzzaman Hazretleri’nin 10. Söz’de geçen duası;




"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba'larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb'id ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başı boş bırakıp i'dam etme. Ya Rab..!!Kusurlarımızı affet.. Bizleri kendine kul kabul et.. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizleri emanetinde emin kıl..
Amin.

Cemil Tokpınar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder